Can KÜÇÜKÖZKAN

Can KÜÇÜKÖZKAN

GERÇEK ALEM

GAZETECİ KANDAN BESLEN(E)MEZ!..

23 Mart 2023 - 16:17

Uzun süredir yazmak istiyorum, elimin ayarı yok diye de, bu niyetimden vazgeçiyordum.

Ama olmuyor...

Meydanın kendine kaldığını zanneden asalaklar, bir ona saldırıyor, bir buna saldırıyor.
İşine geleni yalıyor, işine gelmeyeni gömüyor.

Gazetecilik ve yazarlık terimleri dışına çıkıp, kokuşmuş ağızlarıyla, adına 'eleştiri' dedikleri yazılarının arasında, kanalizasyon ürünlerini sıkıştırıp, sözde(!) gazeteciliklerini konuşturuyorlar.

Kimi zaman polis oluyorlar, kimi zaman savcı, kimi zaman da hakim...

Bir durun kardeşim ya(!) 

Gazetecilik sorgulamaktır, soruşturmaktır, doğruyu yazmaktır. Eleştirmektir ama küfür etmemektir. Yazmaktır ama dedikoduya mahal vermemektir. Bu yaştan sonra size gazetecilik öğretecek değilim. Çünkü niyetiniz gazetecilik değil...

Bize meslekte öğretilen ve hukuk çerçevesinde de geçerli olan; sıkılan merminin masumu olmaz. Silahın kullanıldığı alanlarda hukuk devreye girer, kimse sıkılan mermiyi hoş göremez. Tabii, buna güvenlik güçleri dahil değil...

Silahın sıkılmasını meşrulaştıran, belaltı iğrenç iftira veya kışkırtmaları kaleme alan, yazıları kahvehane köşelerinde konuşulan ağızlarla ve kendine anlatılanları dinlemeden, sırf saldırı zihniyeti ile yazı yazanlara bu yazım...

Bugün dikkatimi çeken ve gerçekten sinirlerime hakim olamadığım iki cümleyi paylaşacağım;

"Semih Dizidar isimli yoldaşı bu yüzden vuruldu.
Ortağına kelek yapmaya kalktığı için ayağına sıktılar Dizidar'ın."


Öncelikle, yazdığın yazıdaki bilboard diye bahsettiğin mecraları Karma Reklam kullanıyordu ve Semih Dizidar'ın da, ortağının da bu mecralarla bir işi olmadı...

İkincisi; Semih Dizidar'ın vurulması olayının ortağıyla yaşadığı sorun nedeniyle gerçekleştirildiği düşüncesine veya yargısına nerden kapıldın?

Yazdığın sözde yazıya bakılırsa, olayın faillerini ve azmettiricisini de biliyorsun?
Eğer biliyorsan, bunu emniyet birimlerine neden iletmedin? 

Evet gazetecilik işi muhbirlik değildir, ancak suçu ve suçluyu saklamak da anayasal suçtur.

Semih Dizidar dediğin kişi ve son ihaleden önce ortağı olan firma, otobüs durakları işinde ortaklardı.

Bu işi takip eden emniyet güçleri, adli makamlar umarım yazını ihbar olarak kabul ederler. Dediklerinin arkasında durursan ve doğruysa, bir silahlı saldırı olayı çözüme kavuşur. Yok doğru değilse, iftiradan dolayı yargılanırsın.

Anlatılanları kulağınla dinlemiş olsaydın, bu yazıyı yazdığına da utanırdın. 

Ayrıca ortaklık demişken, bu yazılarla ilgili bilgiyi sana getiren veya gelmesine aracılık eden kadın reklamcı ile ortaklığını da Adana konuşuyor. Resmi kurumlara, 'Reis'in gazetesi' diyerek, aldığın-ız  ilanların paylaşımı ne şekilde yapılıyor, araştırılmasında yarar var diye düşünüyorum.

Yoksa personel servislerinde dönen film dolapları mı yazsaydım.

Neyse, senin seviyene düşmek istemiyorum. Sen belaltı vurmaya, çamur atmaya bayılırsın ama biz ne çamur atarız, ne dedidoku yaparız. Gerçekleri tüm çıplaklığıyla yazarız.
400 ton çuval işine gelince, paranın ödenip ödenmediği ile ilgili bilgim yok, fakat bildiğim şu ki, alımı yapan İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri. Belediye yetkililerinin yaptığı açıklamaya göre de Abdullah Temel adlı şahsa ödeme yapılmış her iki belediyeden de. Bu işin ne Ayhan Barut'la, ne de Zeydan Karalar'la ticari hiçbir bağı yok. Bu kadar yüklü malı satan işadamı(!) bu satışta alacağı varsa, gideceği yer sen ve senin gibilerin kapısı değil, İcra Daireleri... Bildiğim kadarıyla da, alacağı olduğu sadece vatandaşın sözüne dayalı...

Diyeceğim o ki; Bir yazıyı yazıyorsan araştıracaksın, araştırmayı bilmiyorsan susacaksın. Her anlatılanı da, sırf işine geldiği için köşene taşımayacaksın.

Bildiği yanıldığına yetmeyen zat, sana son bir şey daha öğreteyim. O yazdığın portakal, Türk Dil Kurumu'na göre,  "Vaşington". Türkçe'de "W" harfi yoktur ;) İlla İngilizcesini yazacaksan da; "Washington"

YORUMLAR

  • 0 Yorum