Ergenlerde anoreksiya tehlikesi: "Aileler, 'Okuldan arandık, bayıldı' diyor, sosyal hayatlarını devam ettiremiyorlar"

Türkiye'de ve dünyada zaman zaman ünlü isimlerle gündeme gelen kilo almaktan aşırı korkma hali olarak belirtilen anoreksiya nevrozanın ergenler arasında da tehdit olabildiğini söyleyen...

Ergenlerde anoreksiya tehlikesi: "Aileler, 'Okuldan arandık, bayıldı' diyor, sosyal hayatlarını devam ettiremiyorlar"
22 Mayıs 2025 - 13:15 - Güncelleme: 22 Mayıs 2025 - 13:20
Türkiye'de ve dünyada zaman zaman ünlü isimlerle gündeme gelen kilo almaktan aşırı korkma hali olarak belirtilen anoreksiya nevrozanın ergenler arasında da tehdit olabildiğini söyleyen uzmanlar uyarıyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Dağ, "Bizi en çok zorlayan anoreksiya nevroza, zayıf olmasına rağmen kilo almaktan korkuyorlar. Bazı hastalarımın aileleri, 'Okuldan arandık, hastamız bayıldı' diyor ya da acil servislere bayılmayla gelen anoreksiyalı olduğunu anladığımız hastalarımız da var. Sosyal medyanın etkisi küçümsenemez, güzellik anlayışı eşittir zayıflık gibi lanse edilebiliyor, çok yanlış. Son zamanlarda hem atipik anoreksiyanın hem diğer anoreksiya tipinin arttığını gözlemlemekteyim. Daha çok orta ergenlik dönemi 13-17 yaş arası hastaları görmekteyiz, daha riskli bir dönem, sosyal hayatlarını devam ettiremiyorlar " dedi.

Türkiye'de ve dünyada zaman zaman ünlü isimlerle de gündeme gelen anoreksiya vücuda enerji alımının sürekli kısıtlanması, kilo almaktan aşırı korkma hali olarak ifade edilirken uzmanlar uyarıyor. Sosyal medya, çevresel etkiler ve gençler arasında yanlış bir beden algısı oluşmasının ergenleri de etkileyebildiğini ifade eden Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Prof. Dr. Hüseyin Dağ, hastalığa ilişkin bilgi verdi.



"En çok zorlayan yeme bozukluğu; anoreksiya nevroza"

Yeme bozukluklarının tiplerine yönelik konuşan Prof. Dr. Hüseyin Dağ, "Anoreksiya, blumia olabilir, kaçıngan kısıtlayıcı yeme bozukluğu olabilir. Birçok tipi var ama en çok zorlayan yeme bozukluğu; anoreksiya nevroza. Daha çok kadınlarda görülür, 4-10 kat daha sık görülmekte ama son zamanlarda erkeklerde de atipik formlarını görmeye başladık. Ergenlerde genelde şu şekilde görmekteyiz; çok kısıtlayıcı, enerji alım eksikliği söz konusu. Bu hastalarımız zayıf olmasına rağmen kilo almaktan korkuyorlar. Yemekten kaçınma davranışı söz konusu, en önemli farklardan bir tanesi de hastalarımızda beden algısı bozulmuştur. Kendi bedenlerine dair çarpık düşünceleri söz konusu, zayıf olmalarına rağmen kendilerini kilolu olarak görmekteler. Tedavisi çok zor, multidisipliner olmalı. Diyetisyen, çocuk, ergen sağlığı uzmanı, çocuk psikiyatri, psikolog ile iş birliği yaparak tedavi gerekiyor. Anoreksiyayı erken tanımlayabilirsek işimiz daha kolay ama çoğu zaman geç kalabilmekteyiz. Neden; ergenler bunu hastalık olarak görmüyorlar, dolayısıyla herhangi bir şikayetleri olmuyor, ne zaman ki vücut kitle indeksleri çok düştüğü ve bu hastalık ağırlaştığı zaman ailenin dikkatini çekmekte. Sosyal hayatlarını devam ettiremiyorlar ya bu yüzden hastaneye getiriliyorlar ya da aile o bariz zayıflığı görüp kendileri çocuğu ikna ederek hastaneye getiriyor" dedi.



"Acile bayılmayla gelen, anoreksiya olduğunu anladığımız hastalarımız var"

Hastalığın oluşumundaki faktörlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Dağ şöyle konuştu: "Çok faktör var, bu hastalıkta genetik faktör çok önemli, araştırmalarda ailede birisinde bu hastalık varsa bunun diğer bireylerde görülme oranının 10 kat arttığına dair bilgiler var. Ailede birisinin kaybı bunu tetikleyebilmekte, obez bireyler diyet yaptıkları zaman nerede duracaklarını bilemeyebilirler. Son zamanlarda obez bireylerde yapılan diyetten sonra anoreksiyalı hastaları görmekteyiz. Buna çok dikkat etmemiz lazım. Son zamanlarda anoreksiyayı tetikleyen başka bir durum da normal vücut kitle indeksine sahip bireylerin diyet yapması çünkü belli bir zamandan sonra açlık sinyalleri algılanamıyor. Çok zorlanıyorlar, bazı hastalarımın aileleri şunu söylemekte 'Okuldan arandık, hastamız bayıldı, dersleri dinleyemiyor' ya da zaman zaman acil servislere bayılmayla gelen ve aldığımız öyküden sonra anoreksiyalı olduğunu anladığımız hastalarımız da var. Erken tanı tabi ki bu hastalarda çok çok önemli"



"Kendi tecrübem; anoreksiyanın arttığını gözlemlemekteyim"

Sosyal medyanın etkisine yönelik değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Dağ, "Tetikleyici çok faktör var, sosyal medyanın etkisi küçümsenemez. Sosyal medyada anoreksiyaya vurgu yapan, öne çıkartan, öven bazı yayınlarla karşılaşabilmekteyiz. Güzellik anlayışı eşittir zayıflık gibi lanse edilebiliyor, bu çok yanlış. Yapılan araştırmalarda kadınların yarısı erkeklerin 4'te biri kendi bedenlerini beğenmiyorlar, özellikle ergenlerde bu çok çok önemli. Anoreksiya bir hasta yemek yemediği zaman anne baba, çevre yemek yemesi yönünde, ergene çok baskı yapılıyor bu yanlış çünkü bu çok kolay bir şey değil. Baskıyla çözümlenecek bir şey değil, bu bir hastalık. Empatik atmosferde yaklaşmakta fayda var. Şüphe ediliyorsa çocuk yemek yemeyi reddediyorsa, sürekli kalori hesabı yapıyorsa, yemek yemekten daha ziyade yemek yedirmeyi seviyorsa son 3 ayda 6 kilo ve üzerinde bir kayıp söz konusu ise mutlaka ailelerin bu hastaları bir sağlık kuruluşuna götürmeleri gerekmekte. Deneyimim; son zamanlarda hem atipik anoreksiyanın hem diğer anoreksiya tipinin arttığını gözlemlemekteyim" ifadelerini kullandı.



"13-17 yaş arası hastaları görmekteyiz"

Kişilere çevrenin yaklaşımının büyün önem taşıdığını aktaran Prof. Dr. Dağ, "Daha önce biraz obezitesi olup ailede sataşmalar olunca bir hastam bu şekilde anoreksiya hastalığına yakalanmıştı. Bir hastam dedesini kaybetmişti, onu çok etkilemişti bir yeme bozukluğuyla bana başvurmuştu. Genelde tetikleyici faktörlerin olduğunu buna toplum olarak dikkat etmemiz gerektiğini söyleyebilirim. Sağlıklı yaşam stillerini tabi ki topluma öğretmemiz gerekiyor. Fiziksel aktiviteyi sağlıklı beslenmeyi tabi ki önereceğiz. Sürekli kilo temelli konuşmalardan uzak durmamız lazım. Özellikle bir ergen diyet yapacaksa bir çocuk sağlığı uzmanı veya bir diyetisyen eşliğinde olmalı. Tedavisi maalesef çok uzun bir süreç, bazen 1-2 ayımızı alabiliyor bazen 1 yıl sürebiliyor, bazen düzelen hastalarımız var, sonrasında nüksleri görebiliyoruz. Ömür boyu bu hastaları takip etmekte fayda var. Medikal tedavi psikiyatrinin de desteğiyle, hem de burada bir diyet tedavisi uyguluyoruz. Evde 'Yemek ye' baskısı asla yapmasınlar çünkü başarılı olamayacaklar, o çatışmayı tetiklemekten başka bir şeye yaramayacak. Genelde daha çok orta ergenlik dönemi yani 13-17 yaş arası hastaları görmekteyiz. Orta ergenlik dönemi daha riskli bir dönem, burada kendilerini beğendirme istediği, daha ön planda, risk aldıkları bir dönem, dikkat etmekte fayda var" diye konuştu.

YORUMLAR

  • 0 Yorum